19 Nisan 2020 Pazar

PEMBE CALPOL TADINDA


Selaaaam. Bu defa geçmişten bazı hisler üzerine yazmak istiyorum. 

Bir festivalden çıkmışız, sevdiğimiz sanatçılar, şairler teker teker çıkmış sahneye. Danslar etmiş, birbirimizin ayaklarına basmışız. Abimin bana bilmem kaç beden büyük yeşil ceketi var üzerimde, üşümüşüm belli. Bir de kahverengi çantam var. Her zaman kahverengi çantaları çok sevmişim. O çantayı görür görmez demiştim ki "bu çanta benim olsun, hiçbir kitabı okumasam, hiçbir okulu kazanmasam, hiçbir toplantıda yer almasam da ben kendimi yetiştiririm" Gençlik bu ya. Veyahut çocukluk. Ne kadar büyüğüm ne kadar küçüğüm anımsamıyorum, ama hayatımda ilk defa kadıköye gittiğimi bilecek kadar küçüğüm. Bundan eminim en azından. Dönüşte son vapura binmişiz. Ama sanki vapur değil, gemi değil, sandal. Minik sarı bir ışık var tepesinde. Motora çok yakınım, suda köpükleri görüyorum. Fakat sandal da olamaz onca kişi var. Tıkış tıkış. Hep birlikte bir türkü söylüyoruz. Söylediğimiz türküyü nasıl hatırlamam diye kızıyorum kendime. Kilit noktası burası. Hep birlikte bir romantizmi yaşıyor gibiyiz. Tanımadığım onca insan, aynı güverte, aynı ışık, su sesi, tek bir türkü. Hep bir ağızdan. Şikayetçi olan tek bir kişi yok. Ben çok küçüğüm sanırım. Çünkü şikayetçi olan insanlar en son o zaman, o kadar yoktu.

Hava biraz bahara çalsın, biraz hazirana yaklaşsın sene, bu hikâyeyi hep anımsıyorum. Sokağıma bakarken, havayı koklarken. Sanki rüyaydı o kadar az hatırlıyorum. Ama gerçekti bunu da biliyorum. Kahverengi çanta vardı ve koptu. Yok oldu. O gömlek sonra. O uzun upuzun kumral saçlarım da vardı. O güzel deniz de, gece de. Rüya ya da gerçek ne fark eder. Her ilkyazda hatırlatıyorsa kendini. Tanıdık birşeyler arayıp da bulamıyoruz ya hani, iyi ki var anılarımız, ve anılarımızı bize tekrar tekrar hissettiren ama onları bize bir kere daha yaşama fırsatı vermeyen hayat. Sürekli bir soru sorardık birbirimize: "Bi sihrin olsa ne yapmak isterdin" Bir anıyı, bir defalığına mahsus tekrar yaşayabilmek isterdim. Tekrarı bu kadar imkansız olmasın isterdim. Kendini bana hatırlatan, hiç kaybolmayacak olan hisleri yazmaya karar verdim. Bu da ilki. Pembe calpol şurup gibi. Afiyet olsun.